1950’li yıllara kadar kanserin kalıtsal
olduğu düşünülmüştü. Ancak özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında kanser hastalarındaki
ve ölümlerdeki büyük artış sonrası hastalığın çevresel faktörlerin etkisi ile
geliştiği anlaşıldı. Son yıllarda yapılan araştırmaların genel verilerine göre,
tüm kanser türlerinin %40’a yakının sebebi doğrudan beslenme ile ilgili. Sigara,
akciğer kanserinin en etkin sebebi. Ayrıca mide ve bağırsak kanserlerinin
yarısından fazlasının temel sebebi ise, beslenme koşulları.
Araştırmalar, kanser hastalarının ortak
noktasının beslenme bozukluğu olduğunu göstermekte ve beslenme ile kanser
arasında güçlü nedensellik ilişkisi var. Bu nedenselliğin temel sebebi düzensiz
ve dengesiz beslenme sebebiyle bağışıklık sistemi temel yapısının bozulması.
Yapının bozulması sonucu metabolizma, koruyucu hücre üretiminin yavaşlıyor ve
kanserli hücrelerle mücadelede yetersiz kalıyor.
Şeker ve İltihaplanma
Bağışıklık sistemini düzensizleştiren en tehlikeli besin
maddesi şeker. 20. yüzyılın başında yılda sadece 1 kg şeker tüken insan,
günümüz gıda endüstrisinin ürünleri ve katkı maddeleriyle birlikte yılda
yaklaşık 70 kg yakın şeker tüketmekte. Metabolizmanın bin yıllık genetik
kodlanması içinde enzimlenmesi çok yüksek olan bu tüketim miktarı, birçok
hastalıkların ve özellikle iltihaplanmanın temel sebebi. Bağışıklık sisteminin
çöküşünün ön habercisi olan iltihaplanma ise, başta diyabet ve obezite hastalıkları
biçiminde ortaya çıkıyor.
İltihaplanmanın
önüne geçmek için, doğal beslenme ürünlerine yönelip, probiyotik besinlere
ağırlık vermek gerekiyor. Probiyotik besinler hem bağırsak sistemini hem de
sindirim üzerinden hücre direncini güçlendirici etkileri ile önemli yer
tutuyor. Probiyotikler hem besin-enzim dengesini sağlar, hem de gündelik
vitamin-mineral desteğini verir. Yeterli protein besin alımının yanında
kesilmesi gereken temel kötü alışkanlık şeker ve şeker katkılı besin
(nişastalar, karbonhidratlar) maddeleridir. Şeker, enzim sistemini zorluyor,
zehir etkisi gösteriyor. Genetiği değiştirilmiş buğday, tam tahıl buğdayı dâhil,
100 sene önceki genetik yapısına sahip olmadığı için yüksek oranda gluten
içeriyor, gluten diyabeti ve obeziteyi tetikliyor. Balık, doğal yağlar, omega-3
gibi besinlerde bağışlık sisteminin güçlendirilmesinde etkindir. Sebzelerin
tümü, doğal ve dengeli beslenme için vazgeçilmezdir.