5 Kasım 2012

W3C, Linked Data ve DBpedia nedir?


W3C



W3C, Web’in mucidi Tim Berners-Lee tarafından 1994 yılında kurulmuş bir konsorsiyumdur. W3C’in temel görevi; web dünyasının ihtiyaç duyduğu standartları düzenlemek ve bu standartlar için gerekli teknolojilerin ortak projeler içinde oluşmasına önderlik etmektir.


W3C, web standartlarının ana kaynağıdır. Html işaretleme dili, W3C tarafından standartlaştırılmıştır. W3C; Microsoft, Apple, Adobe gibi büyük firmalarla konsorsiyum oluşturulmuştur ve teknoloji geliştirme çalışmalarında güvenilir çözüm ortağıdır. W3C’in geliştirmeye devam ettiği teknolojiler ise RDF,  SPARQL ve OWL’dir.


W3C, Semantik Web projeleriyle şimdiki etiketleme işaretlerini de sorgulayan yeni standartların geliştirilmesini öngörmektedir. Kuruluş, on-line dünyanın gelişim sürecinde standardizasyon olarak, Xhtml işaretlemesini de ön koşul göstermektedir. Xhtml, html işaretlemesinin statik etiketleme yapısını geliştirip yeni işaretleme dillerine uyumlaştırmayı amaçlar. Semantik web, kısaca web 3.0 olarak tanımlanmaktadır. W3C, daha güvenli ağlar ve sorgulanabilir web dünyası için “Semantik Web” projelerini uygulamaktadır. Gelişimi devam eden semantik web dünyasında RDF, SPAROL ve OWL gibi anlamsal sorulama yapabilen dil ve programlamalar kullanılmaktadır.


Semantik web, ortamında RDF, var olan ve olacak web ortamı sunucu ve kullanıcı bilgilerini veri olarak anlamlı sorgulamalarla yeniden değerlendirip, birbirleriyle bağlantılı hale getirecektir. SQL veri tabanı ve html işaretlemeleri arasında uyumsuzluklar yeniden düzenlenip, bilgisayar tarafından kullanıcı için otomasyon kolaylığı getirilecektir. Web semantiğin oluşturduğu küresel bazlı veri tabanında tek dile dönüştürülmüş verileri, SPARQL sorgu dili değerlendirecektir.

OWL, ise web semantik dünyasının yeni temel dil yapısı olarak RDF ile oluşturulmuş ve SPARQL ile sorgulanmış verilerin, bilgisayar ve ağlar üzerinde değerlendirmesini yapacaktır. OWL kullanımıyla birlikte anlamsal sorgulama yapan makine, insan yapay zekâsını örneklem alacaktır. Hedeflenen algoritma sonucunda arama motorları şimdiki gibi kelime bazlı değil, cümle bütünlüğü ve anlam karşılaştırması olarak hizmet verecektir.

Linked Data


W3C, semantik web için Linked Data kavramını kullanmaktadır. Linked Data, web ağı içerisinde her bir bilgiyi belli bir anlama sahip olacak şekilde modelleyerek, bu bilgilerin birbirleriyle ilişkilendirilmesi ve akıllı veri tabanlarının oluşumu hedeflemektedir.


DBpedia projesi 


Projenin temel uygulama alanı olarak DBpedia projesi kullanılmaktadır. DBpedia, on-line ansiklopedi Wikipedia’daki metinsel bilgilerin semantik algoritmayla RDF bilgilerine dönüştürülüp, yeni anlamsal sorgulama lisanı SPARQL ile sorgulanmasını sağlamaktadır. Şuan itibariyle Wikipedia’daki bilgilerin büyük kısmı Linked Data kavramı içinde anlamsal bağlar kurularak sorgulanabilmektedir. DBpedia, yakın gelecekte tüm web ortamının kaynağı olacak anlamsal veri sorgulamanın ilk gelişmiş modeli olarak kullanılmaktadır.

W3C’un farklı sektörlerde proje çalışmaları bulunmaktadır. Kuruluşun geliştirdiği projeler hala e-devlet,  ulusal güvenlik ve uzaktan sağlık hizmetleri gibi alanlarda kullanılmaktadır.
Ahmet Usta

Kaynak:
http://www.w3.org/
http://dbpedia.org/About

4 Kasım 2012

Bulut Atlası (Cloud Atlas) : Her Şey Birbirine Bağlıdır!




Yönetmen: Lana ve Andy Wachowski, Tom Tykwer  Roman: David Mitchell
Oyuncular: Tom Hanks, Halle Berry, Hugh Grant, Hugo Weaving, Jim Sturgess
İMBD notu: 8.3 - 12,425 kişi üzerinden Kasım 2012  Süre: 164 dk

  
Wachowski kardeşler ve Tykwer’in birlikte yönettiği David Mitchell’in aynı adlı romanından uyarlanan “Bulut Atlası” filmi, 19. Yüzyıldan 23. Yüzyıla iç içe geçen altı hikâyeyi anlatıyor. Filmdeki altı farklı hikâye, paralel kurguyla hızlı bir tempoyla anlatılırken hikâyelerin ortak noktalarının gelişimiyle farklı zaman ve mekândaki insanlar tek bir hikâyede birleşiyor. 


Bulut Atlası'nın Konusu

1850 yılında Pasifik Okyanusu’dan evine dönmek isteyen avukat Adam Ewing ve kaçak kölenin ilişkisi… 1930’lu yıllarda yeteneklerini kanıtlamak isteyen bir bestekâr olan Frobisher’in elinde Ewing’in yarım kalan günlüğü… Rey isimli muhalif siyahi kadın gazetecinin Reagan dönemindeki hayatı… Alacaklılarından canını kurtarmak için mücadele veren yayınevi sahibi Cavendish... Yakın geleceğin Yeni Seul’un de kendisini var eden sisteme isyan eden android garson Sonmi~451…23. yüzyılda medeniyetin çöküp ilkel kabilelerin saldırılarına karşı mücadele eden Zachry…

İyi ve Kötüden Önce 

Bulut Atlası filminin ilk 30 dakikası hızlı bir tempo içinde hikâyelerin sunumlarıyla geçiyor. Filmin giriş bölümündeki çarpıcı anlatım, seyircide büyük bir merak ve heyecan yaratıyor. Fakat filmin ilk bir saatinden sonra geçmiş ve gelecek hikâyeleri arasında bağlantı ve izler kaybolmaya başlıyor ve seyirci gözüyle takibi zorlaşıyor. Seyircide, kim kimdi?  Bu neden oldu? benzeri sorular oluşuyor. Yönetmenler, anlatım aracı olarak böyle bir üslup kullanmak istemişler. Film, her şeyden önce dikkat istiyor. 

Cloud Atlas
Bulut Atlası afiş

Filmin ana cümlesi olarak her şeyin birbiriyle bağlantılı olması sebebiyle hikâyelerdeki karakterlerin ve reel zamanın, filmin ikinci yarısında bir önemi kalmıyor. Film, ilerledikçe insanoğlunun sorunları aynı olduğu için hikâyeler tek bir noktada birleşiyor.  Filmdeki karakterler, efendi-köle / şirketler-işgören / kadın-erkek / aşk-ayrılık durumlarındaki çatışmalarıyla isyan ediyorlar. Hikâyelerdeki çatışmayla gelen isyan sonucunda “tüm dünyalarımız, tek bir bulut kümesinde” toplanıyor. Ve film bunu 3 yakın bir sürede anlatmaya çalışıyor.

Yetmez ama Evet

Yönetmen Wachowski kardeşlerin “devrim olmasa da bir şeyler yapmalı” sinema söylemenin Matrix ve V for Vendetta ile kıyaslandığında gerilediğini söylemek mümkün. Tykwer ise, daha çok aksiyon sahnelerindeki mizah ve kurgu anlayışıyla başarılı oluyor. Filmin oyunculuk performansları çok başarılı değil. Abartılı ve yoğun makyajın yanı sıra karikatürize edilmiş karakterler, sanki bir animasyon filmi izlenimi veriyor. Oyuncuların değişik hikâyelerde iyi ve kötü diye ayırılması, hatta cinsiyet değiştirmesi; bilinçli bir karar olarak oyuncuları önemsizleştirip, ana hikâye eksenini öne çıkarıyor fakat senaryonun savrulmasına engel olamıyor
Bulut Atlas’ı “İnsanın Var Olmak Savaşı” anlatımında başyapıt olmasa da görülmesi gereken önemli bir film.

Detaylar ve Döngüler

Bulut Atlası'nın temel hikâye metni: “Geçmiş, şimdi, gelecek, her şey birbiriyle bağlantılıdır” diyor. Film ana tema olarak, reel zaman kavramını devre dışı bırakıp soyutlama olarak tek zaman içinde bağlantı içeren eylemleri anlatıyor. Ölçülebilen zamanın devre dışı kalmasıyla, tüm insan eylemlerinin zamandan bağımsız olarak birbirleriyle bağlantılı olması, akla hemen reenkarnasyon ve kuantum fiziği hakkındaki genel kabulleri getiriyor.

Cloud Atlas - images

Fakat film, bu kadar iddialı bir söylemi anlatım olarak çoğunlukla karşılamıyor. Öncelikle, reenkarnasyon ve kuantum fiziğinin yanlış anlaşılmaya müsait metin ve pratiklerine senaryoda da rastlamak mümkün. Hikâyeleri genelleştirmek için kullanılan hamaset ve abartılı anlatım ile film inandırıcılıktan uzaklaşıp belli bir noktadan sonra fantazyaya dönüşüyor. Belki de, hızlı tempo ve paralel kurguya dayalı anlatım, izleyici neden-sonuç ilişkisinden çıkarmak istiyor.  Film, belli bir yerden sonra “ben yaptım oldu, eğlenceli değil mi “ tadı veriyor.

Diyalektiğin, taklalar attırılarak senaryoya sokulması ama diyalektiğin nerdeyse eylemlerde olmaması güzel kafa karışıklığı yaratıyor. Filmde “Lost” dizinin fenomenal yansıması açıkça görülüyor. Birden çok hikâye, farklı zamanlarda ve farklı mekânlarda birbirlerini zamandan ve fizikten bağımsız etkiliyor. Bu bakış açısı şimdilik, büyük oranda bilimsel olmayan bir dünya gerçekliğinin geldiği son nokta.  Film, bildik sonlarla tamalanıyor, kafadaki kırk tilki nedense tek bir kürkçüye gidiyor.

Sisteme isyan eden android garson Sonmi~451 neden “seçilmiş kişi” olduğunu bilmiyor, daha doğrusu aydınlanma olarak seçilmiş kişi olmasını gerektiren bir nedensellik taşımıyor. Hikâye paralel evrenler içinde nedensellik değil,  rastlantının gerçekliğini vurgulamak istiyor ama çoğunlukla kopuk kalıyor. 

Cloud Atlas - Everything is connected

Oyunculuk performansı açısından ise, belli karakterlerin neredeyse klişe kaldığı, hatta böyle tercih edildiği görülüyor. Oyuncular, hikayeler arasında karakter ve cinsiyet olarak kulvar değiştiriyorlar. Diğer taraftan derinlik ve belirsizlik içeren ilginç oyunculuklarda var. Çok abartılı ve detay makyajlar, gerek hikâyenin gerek ise oyuncuların tanınmasını zorlaştırıyor. Makyaj çalışması o kadar garip ki, bazı oyuncuları filmin sonundaki görsel açıklama kısmında tanıyabiliyorsunuz. 

Oyuncular ve hikâye arasında lineer değil döngüsel bir ilişki kurulmak istenmiş. İlişkilerin mekanik olmadığı ana tema olunca bağlantı; bildik anlamda bağlantısızlığı da içine alıyor. Ve fakat ne kadar başarılı olabilmiş? Üç saatlik bir süre içinde senaryonun belirsizleştiği görülüyor. Anlatım biçiminin, hakikatle dair sözler söyleyen karikatürize tiplerin elinde popülerleşip, eğlenceye dönüştüğünü görüyoruz. Sonuçta eğlenmek mi istiyoruz, o zaman film hedefine ulaşıyor. Eğlence anlamında, film sıfır sıkıntı :)


Lana ve Andy Wachowski kardeşlerin The Matrix üçlemesiyle dünya sinema tarihindeki büyük başarısı, Tom Tykwer’ın “Koş Lola koş” ve “Koku” gibi etkileyici filmleri, sinemayı yakından takip eden kişilerin filmden beklentilerini yükseltmişti. Senaryonun, David Mitchell’in çok beğenilen aynı adlı romanından uyarlanması merakı arttırmıştı. Sanırım film, Mitchell’in romanını severleri tatmin etmeyecektir ama yazar Mitchell’in senaryo yazımına dâhil olmadığını belirtmek gerekiyor. 

Filmin çok ilginç bir yanı daha var:  Wachowksi kardeşlerden Larry’ın bu sene geçirdiği ameliyatla cinsiyet değiştirip kadın olması. Larry artık Lana, böyle olunca artık ortada biraderler kelimesi de kalmıyor. 

Lana ve Andy Wachowski, Cloud Atlas
Lana ve Andy Wachowski
Oybirliği konsorsiyumu, yeni Seul, öngörülüler, tüketiciler, işgörenler, doktor ve avukat, köle ve efendi, kâhin ve ilkeller filmde yer yer çok etkileyici biçimde yansıtılıyor. Filmdeki çok güzel kafa karışıklığı, izleyicilerin daha sonra bulma çözmelerine imkân tanıyacak. Benim aklımda kalan birkaç bulmaca sorusu: Bayan android neden aydınlandı, ajan Smith neden her yerde bir şekilde ajan? şirketokratlar kimlerden oluşur? gelecek dünyasında insan, neden tıpkı Eto misali bitmiş :))

Bence filme yakışmayan final sahnesindeki “dede ile ninenin yıllardır bitmeyen aşkı” sahnesine de ayrıca şaşırmak gerekiyor. Filmin final sahnesi insana “yine mi aynı tiyatro?” duygusunu veriyor. 
Bulut, Cloud

İçi boşaltılmış Bengi Dönüş kavramı içinde, paralel evrenlerde insanoğlu akıyor da akıyor. Film, random başlayıp, default bitiyor :) Filmin en önemli karakterinden Sonmi~451’in devamlı söylediği söz, filmin amacını basit ama etkili bir şekilde ortaya koyuyor: “Rahimden mezara kadar birbirimize bağımlıyız.”

Ahmet Usta

22 Ekim 2012

Apple: “Dijital Cumhuriyetimiz”



Donanım ve yazılımlarıyla (software & hardware) zaten PC pazarındaki üstünlüğünü ve marka değerini göstermiş olan Apple, ilk önce iPod ile atağa kalktığı mobil dijital araçlar pazarında genişleme hareketini iPhone ve iPad ile devam ettiriyor. Diğer telefon üreticileriyle donanım-yazılım-uygulama lisans kavgaları süre dursun Apple, iPhone ve iPad ürünlerinin yeni sürümleriyle pazarda daha uzun süre liderliğini sürdürecek görünüyor.

Apple, kurucu CEO’sunun ölümünü dahi bir wom marketing stratejisine çevirdi mi? Sonuçta “Her gününü, son günün gibi yaşarsan sorun ortan kalkar” diyen başarı makinesi (?) rahmetli CEO ve yönetim ekibinden bahsediyoruz.

Yatırım bilançosu içerisinde pazarlama faaliyeti olarak reklama kısıtlı bütçe ayıran firma “şirketin reklama ihtiyacı yok, mal ortada” gibi bir alt metinle her kullanıcının kafasında marka değeri olarak “silinmez” bir şekilde yer etmiş bulunuyor. Şirket, pazarlama faaliyetlerini daha çok halkla ilişkiler ve ürün deneyimi aktivitelerine yönlendirmiş bulunuyor.



“Pazarlama, üretim için gerekli talebi oluşturmaktır” tanımında hareketle Apple şirketi, marka olarak pazar değerini uzun yılları içine alan stratejiler sonucunda oluşturdu. Apple, ihtiyaçlar piramidinde kendine global bir yer edinmiş bulunuyor. Şirket, kitleleri ve kitle iletişim araçlarını yönlendirici güce sahip küresel şirket olarak kendini konumlandırdı. Pazarlamanın amacının “gerçek müşteri” topluluğu oluşturmak olduğunu düşünülür ise, Apple’ın marka tutundurma çalışması, reklam değil daha çok görünür ve gizli PR (halkla ilişkiler) uygulamalarıdır. Bu stratejik uygulamalar, reklam mecraları benzeri ölçülemez ama etkisi çok güçlüdür. Şirket, ayrıca wom –seed – ghost writting adı altında “toplu söylenti” ile pre-lansman ve re-lansman çalışmaları yapıyor.


Son olarak Mayıs 2012’de Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün Silikon Vadisinde şirket yöneticilerine yaptığı rica, Eylül ayında Apple tarafından uygulamaya sokuldu. Sayın Cumhurbaşkanımız, ziyareti sırasında iPhone IOS 6 işletim sistemi için Türkçe karakter desteği isteyerek Türk tüketicilerinin beklentisi dile getirmişti. Bu gelişme, Müşteri sadakati geri dönüşüm uygulamalarında üst siyaset kimlikler ile serbest pazar yöneticileri arasındaki yenilikçi çözümlerden biri olarak değerlendirilebilir.

iPhone, Apple’ın marka kimliğinin farklı segmentte başarıyla uygulanmasıdır. Yaratılan “mahalle baskısı” pozitif ve negatif tüm algılarıyla, markanın kullanım değerinin talepleştirilmesidir. Yaratılan arz, bireylerdeki duygusal tatmin talebinin oluşturulması ve karşılanmasıdır.

Apple markasını canından çok seven “marka sadakati bağımlılarına” küçük bir öneri: Google’da “Apple’ın Çin’deki üretimi Foxcoon’da çalışma koşulları” benzeri arama yapıldığı takdirde firmanın üretiminde çalışmanın nasıl çetin çalışma koşulları getirdiğini görebilirsiniz: Elma’yı yemişler J

Ekim 2012 itibariyle iPhone tüm dünyada yaklaşık 47 milyon adet sattı. Şirket son 5 yılı yıllık ortalama 30 milyar dolar kar ile kapatıyor. Firma, deyim yerindeyse sıkışan A.B.D pazarını para hareketliliği ile ayakta tutuyor. Apple’ın toplam mali değeri 620 milyar dolar oldu.

Apple, artık dünyanın çeşitli milletlerinden oluşan “Dijital Cumhuriyetimiz” olarak kabul edilebilir. Sen, çok yaşa Apple…

Ahmet Usta



20 Ekim 2012

Semantik Web Nedir? Web 1.0, 2.0, 3.0 Ne Demektir?



Web Tanımları

Tanımlarla başlıyoruz. Tanımlamalar, on-line dünyada etkili iletişim için zorunluluğumuz oluyor. Web 1.0, 2.0, 3.0 nedir? Ve aralarındaki farklar nelerdir?


Web 1.0

Web 1.0’de internet kullanıcısı ile web sitesi arasında ilişki statiktir. Kullanıcı, sadece sitenin okuyucusu olarak bilgi alabilir; pasiftir, iletişim tek taraflıdır


Web 2.0

Web 2.0’de ise, kullanıcı web sitesindeki içeriğe müdahale edip ve etkileşime başlamıştır. Web 2.0’de Kullanıcı aktif olarak hareket eder, iletişim iki yönlüdürGelişmenin sonucunda, Web 1.0 için dijital monolog, Web 2.0 için mobil tabanlı diyalog diyebiliriz. 


Web 3.0

Web 3.0 ise, "semantik" yani anlamsal web diye tanımlanmaktadır. Web 3.0  ortamında verilerin anlamlandırılması amaçtır, yorumlamanın temel olduğu bir sistemdir.


Tüm dünyanın Web 3.0 dijital dünyasında tek bir veri tabanına bağlı olması amaçlanmaktadır. Sanal dünyanın bu evresinde makinalar/arama motorları şimdi yaptıkları gibi bilgi/data içeriğini sadece bulup, çağırmayacak; ortak veri tabanındaki bilgiyi anlamlandırıp, yorumlayıp kullanıcıya ulaştıracaktır.


Web içerik değişimi -  web content change


Semantik Web



Web 3.0 ortamında ilk akla gelen örneklerden biri olarak araba incelemesi yaptığınızda, arama motorları/makinalar sizin “daha önceki internet davranışlarınızı” bilgi olarak işleyecek ve şu ankinden farklı algoritmaları da kullanıp yorum katarak bilgiyi size sunacaktır. Örneklendirmeye devam edersek Web 3.0 dünyası; mali durumunuz, yaşam alanınız ve geçmiş dönem tercihlerinize göre “X firmanın Y zamandaki Z marka” ürününün ikinci el satış noktasını en güvenilir karşılaştırmalar sonunda size sunacaktır. Teknoloji geliştiricilerinin Web 3.0’dan bekledikleri sonuç, şimdilik geliştirilmekte olan bir dil projesidir.

Web 3.0 yani gelecekteki anlamsal ağ, başta Google olmak üzere arama motorlarının şuan ki algoritmalarla başaramayacağı yepyeni bir dil yapısıdır. Kullanılmak istenen  semantik dil, insan mantığının muhakeme yeteneğini hedef almaktadır. Semantik ağ dili, insan zekasının sorgulamasını prototip alan bildirimsel derleme lisanı “Web Ontology Language (OWL) yani anlamsal web dilidir.

Semantik web, html tabanlı indekslemeye dayalı World Wide Web dilinin bilgi arama ve düzenleme eksikliğini gidermeyi amaçlar. Web 3.0 dünyası; veri-merkezli genişletilebilir işaretleme (XML), kaynak tanımlama çerçevesi (RDF) ve web ontoloji dili (OWL) dillerini kullanarak işlem yapar. OWL, XML ve RDF verileri arasında, sınıflar arası ilişkiler, en önemlilik, eşitlik, özelliklerin daha iyi sınıflandırılması, özelliklerin karakteristikleri ve numaralandırılmış sınıflar gibi anlamsal bağları kurar.

Bu dil uygulamaları bütünleşik olarak yazımlarla derlenip, verileri kullanarak “Semantik Ağ” kullanıcıları için otomatik olarak belirli görevleri yerine getireceklerdir.  Semantik web dünyası, şuanda yaptığımız bir takım arama ve düzenleme işlemini otomatik olarak bizim adımıza gerçekleştirecektir.

İlk akla gelen handikap ne olabilir? Web 3.0, birden fazla anlamlandırma etiketi ve program kullanarak mevcut on-line iletişime kazandırdığı kolaylıkların yanına manipülasyonları, iletişim parazitlerini ve güvenlik kalkanlarını arttıracak mı?
Web 3.0 ın Semantik Şeması - Scheme of the semantic web 3.0


Geçmişten Günümüze İnternet Beklentisi




İnternetin kurucusu Tim-Berners-Lee Semantic Web'in vizyonunu şöyle ifade etmiştir: "Web için bir hayalim var. öyle ki bilgisayarlar, web üzerindeki bütün veriyi analiz etmeye muktedir olacaklar. Ortaya çıktığı zaman anlamsal ağ; ticaretin günlük mekanizmalarını, bürokrasiyi ve günlük yaşamlarımızı birbiri ile konuşan makinalar tarafından yürütecek. İnsanlığın asırlardır konuşup durduğu "akıllı ajanlar" nihayet gerçekleşecek."

Günümüz dilbilimcileri, onüçbin yıl yıl önce dünyada sadece beş temel dil olduğuna dair bulgular elde ettiler. Bugün gelinen noktada ise, insanın gerçek iletişim aracı konuşma dillerinin yanında işaretlemeye dayalı yeni işitsel-görsel tekno diller ortaya çıkıyor.

Yeni nesil Web’in (Semantik Web) günümüzde süregelen bilgi kaosuna son vermekte çok önemli bir rol oynayacağı iddia ediliyor. Anlamsal ağ, gerçekten hayata geçirilebilecek mi yoksa bir hayal olmaktan öteye gidemeyecek mi? Bütünlük içeren matematiksel altyapının anlamsal dile çevrilmesi, ortalama değerleri içerip sapmaları ve ayrıntıları görmezden mi gelecek? Tekno- fetiş hayaller, ne kadar hayal kırıklığını beraberinde getirecek?

Gutenberg Galaksisi büyümeye devam ediyor.
Ahmet Usta

Kaynak:
tr.wikipedia.org/wiki/Anlamsal Ağ
Börteçin Ege - http://aksw.org/About.html
Doç. Dr. Selim Akyokuş - http://www.akyokus.com/presentations/

16 Ekim 2012

Dijital Doğanlar: Reader (Okuyucu) Değil, Scanner (Tarayıcı) Kuşak!



Yaklaşık 7-8 yıldır yoğun olarak Google’lıyoruz. Artık dilimizde Google’lamak diye bir fiilimsi var, keyifle kullanıyoruz. “Google’a sorma, bana sor” tişörtlerini giyiyoruz. Bizler, daha çok analog teknolojiden gelenler; peki ya direk olarak dijital dünyanın içinde doğanlar neler yaşıyor, yaşayacak.  Evet, çok kısa sürede bir çoklarımız için kağıt ve kalem analog sınıflandırmasına girdi, nostalji oldu. Yaşamlarımız, mobilite hızımıza yetişemez oldu.

Sosyal medya ile iletişim biçimlerimiz ve içeriklerimiz hızla evrim geçiriyor. Twitter, 140 karakter ile iletişimi sınırladı ve yeniden biçimlendirdi. Youtube’da ortalama video izleme süresi 1,5 dakikaya düştü. Facebook’da bir durum iletisinin etkin olarak okunabilmesi için 3 satırı geçmemesi gerekiyor. Okuyarak anlama gittikçe etkisizleşiyor, izleyerek anlama etkinleşiyor. Yazılı kültür sanki son süreçlerini yaşıyor, görselliğe dayalı kısa ve basit ve gündelik bir dil oluşuyor, daha da oluşacak…

 
Dijital doğanlar; keyboard shortcuts, proxy, setup, defult ayarlarını öğrenmeyecekler, zaten görüyor ve hareketi izleyerek kavrıyorlar. Temel dijital teknoloji kullanımlarını öğrenmek, dijital doğanlar için tuvalet adabını öğrenmekle beraber başlıyor. Bugünler; sütten kesilme sonrasında, likit ekrana dokunma, arkasından ilk kelimeleri söyleme, akabinde akıllı telefondan Pepe’yi izleyip, devamında Pepe şarkılarından anlamlı ilk cümleleri mırıldanma biçiminde ilerliyor. Dijital doğanlar, yaşam habitatlarındaki izlenimlerini scanner (tarayıcı) olarak deneyimleyip öğreniyorlar.

Dijital doğanlar; reader değil, scanner olacaklar ve bu öngörü neredeyse bilimsel kesinlik kazandı. Yaşanan mobilite ve hız karşısında okuyucu/reader olmayı istemek statik ve retro bir hal olarak kalıyor. Üretim tekniklerinin getirdiği yeni tekno koşulların içinde dijital doğalar; hızlı olmaya muktedir, “göz gezdirmeye” yatkınlar. Dijital göçebelerin “okumaya çalışma” alışkanlığı karşısında dijital doğanlar; gözden geçirmeyi yani scanner (tarayıcı) olmak refleksini kullanıyor, kullanacaklar. Dijital doğanlar, “bildiklerini okuyor” olacaklar.


Elbette tekno gelişmelerin güzel yanları olacaktır. Her değişim, iyi ve kötünün ötesinde olasılıkları potansiyel olarak yaratır. Yeni kuşaklar, eski kuşakların büyüklerinden gördüğü çoğu fizik ve kamusal baskıları yaşamayacaklar. Görsel hareketin ve hızın, dijital doğanların gündelik yaşamında dominant olması;  gerçeklerimizi daha doğru değerlendirmemizi sağlayabilir. Off-line ve on-line dünya arasında kurulacak pratik ağlar; dijital kuşakları, politik-ekonominin aktörleri arasında etkin kılabilir.

Her kuşak, gelecek için ümittir.

Ahmet Usta

12 Ekim 2012

Apple iPhone Ve WOM Pazarlama (World of Mouth)


iPhone imajı

Gündelik işler güçlerimizden birisi oldu: “iPhone'cu olmak yada olmamak”
Apple şirketi, 80’li ve 90’lı yıllar içinde Macintosh markasıyla masaüstü bilgisayar kullanıcılarına kendisini kabul ettirmiş ve pazarda Apple marka sadakatini oluşturmuştu. Milenyum öncesi Apple kullanıcıları, “Mac’sız çalışmam ve çalıştırtmam!” benzeri mottoları kabul etmişti.
Benzer atağı Apple, mobil iletişimde iPhone markası ile kısa sürede yakaladı. iPhone, markası akıllı telefon pazarının lideri olarak, Apple firmasının yazılım-donanım ve uygulama geliştirmedeki başarısı arkasına alarak yoluna devam ediyor. Mobil iletişim aracı olarak kullanım kolaylığı ve performansı ile göz dolduran iPhone, kullanıcılarının başka ihtiyaçlarına da cevap veriyor. Şimdi, bazılarımız için iPhone'numsuz sahneye çıkmam abi!” günlerini yaşıyoruz.
anonim fotograf
Apple kullanıcılarının, marka bağımlılığı ve sadakatinin oluşturduğu Wom (World of mouth) yani ağızdan ağza pazarlama söylemi yada Türkçesiyle “mahalle baskısı” diyebileceğimiz kesin etkileri bulunuyor. Karşılaşılan iletilerin temel etkileri şunlar olabiliyor:iPhone kullanmak zorunluluğu”nu hissetmek ve ürünün verdiği hizmetin “temel ihtiyaç” olduğunu hissettiren ve pekiştiren kitlelerin yaklaşımı.
Sonuç olarak Apple, özellikle iPhone ile birlikte kendini dünyanın lider teknoloji markası olarak konumlandırdı ve İsviçre çakısı misali kullanıcılarına çok çeşitli faydalar sağlıyor. Başarının ardında; cihazın donanım ve yazılım performansı, arayüz kullanım kolaylığı, ele gelir dokunmatik ekranı ve mucize etkisi yapan aplikasyonlarının payı büyük ama bu pay ne kadar? Elmanın ısırılan tarafın dayımız?
 to be continued
Ahmet Usta

30 Eylül 2012

Sosyal Medya: Yakında Daha Gerçek Dünya




Sosyal medya mecralarında bulunan kurum ve kişi hesaplarındaki sahte kişi ve etkileşimlerin tespiti şuanda önemli bir sorun. Örneğin, Facebook’daki yarı yarıya fake accountlar, yapay like ve community çalışmaları gözle görülebiliyor. Daha hızlı bir mecra olan Twitter’da ise, fake ve inactive hesapların, yanısıra takipçi satın almaların olduğunu tüm internet kullanıcıları biliyor.

Bilişim uzmanları (IT) ya da yazılımcılar (coder) ise daha inorganik yöntem ve uygulamalardan haberdarlar. Tabi ki her bilişimci & yazılımcı tüm illegal sosyal medya etkileşim yöntemlerine hâkim olamayabiliyor. Bilgi ve deneyim çeşitliliği, uzmanlar için bile takip zor durumlar yaratıyor. Bilişim ağı içerisindeki güvenlik tehditleri gibi, etkileşim ağı hareketleri içinde de yüksek parazit bulunuyor.

Bir yazılım aynı IP üzerinden bağlanmasına rağmen Facebook yada Twitter web domainlerine kendini farklı kullanıcılar olarak tanımlayabiliyor, böylece etkileşim rakamlarını yükseltebiliyor. Bir kullanıcı, çok sayıda kullanıcı biçiminde like/beğeni, mention/söz söyleme, retwit/tekrar tekrar şakımak yapabiliyor. İnorganik ve tekil etkileşim hareketleri, arama motorları (Google, Bing, Yandex) tarafından organik ve çoğul olarak değerlendirilebiliyor.

Gerçeklik kayboluyor,  sosyal medya biriktiriyor!


Bu arada sosyal medya mecraları da, büyük şirketler olarak ticari güvenilirliklerini korumak ve geliştirmek için yeni uygulama ve yazılımlar üretiyor. Facebook, hali hazırda gerçek tanımlı profil resim ve ayarlarını geliştirmeye çalışırken, Twitter ise 3. parti iş ortaklarıyla birlikte sahte ve aktif olmayan hesapların kontrolü için uygulamalar hazırlıyor.

Kurumsal firmalar, imaj konumlandırmasına devam ederek, gerçek ve samimi etkileşim için içerik ve kampanyalar üretmeye devam edeceklerdir. Kişisel olan çevrimiçi fenomenler kültürü, zamanla gerçekleşecek düzenlemelerle az maliyet içeren gelir ekonomilerinde küçülmeler yaşayacaklardır.

Bankacılık gibi büyük bir pazar ekonomisinin, yüzyıllar içinde hala gedikleri olduğu düşünülürse, sosyal medyanın şuanda çok yeni olması nedeniyle durumu makul görülebilir. Yakın dönemde, A.B.D’den başlayarak daha olgunlaşmış bir sosyal medya pazarına, gelişmiş segmentlere ve daha yüksek oranda gerçek hesaplara ve içeriklere sahip olacağız.

Tabi ki, insan ve iletişimin olduğu her yerde sorunlar yaşanacaktır. Sorunsuz ve kesintisiz iletişim, iletişim kuramlarının argümanları içinde bilimsel olarak mümkün değil. Önemli olan, sorunların yaşandığı bu süreçte, organik ve tekil iletişimin, çevrimiçi ağda sıkılık değerini arttırmaktır.

Ahmet Usta